Piazza (meydan) della Rotanda’ya çıkmadan önce, Gepetto Usta’nın, tahtayı şekilledirerek yarattığı, Carlo Collodi’nin şaheseri Pinokyo’nun uzun burnuna takılıyoruz. İrili ufaklı yüzlerce Pinokyo’nun olduğu mağaza o denli renkli ki, hangi birinin fotoğrafını çekeceğimizi şaşırıyoruz. Doğum tarihi 1881 olsa da, yaptığı muziplikler ile çocuk kalmayı başaran Pinokyo’nun burnuna dokunmadan edemiyoruz.
Ağaçtan yontularak insana dönüşen Pinokyo’yu düşünürken, kendimizi gerçek olamayacak kadar görkemli bir yapının önünde buluyoruz. Pantheon, Tanrıların Tapınağı… Sütunlu kapıdan içeriye girdiğimizde, Tanrıların gözünü üzerimizde hissediyoruz… Tüm olağanüstü güçler birleşmiş gibi, 43 m çapındaki kubbenin tam orta yerindeki oculustan (**) Tanrılar bize bakıyorlar.
Antik Roma’nın en iyi korunmuş bu tapınağın dairesel yapısı, beton teknolojisi olmadan yapılan muhteşem kubbesi, çap ve yüksellikteki eşitliği (***), 2000 yıl önceki mühendisliğin ulaştığı noktayı göstermesi açısından manidardır. Kubbenin tepesindeki oculustan akan suların nasıl tahliye edildiğini düşündüğümüzde, Tanrı gözyaşlarının zemindeki drenaj yardımı ile kendi yolunu bulduğunu öğreniyoruz. Günün değişik saatlerinde oculustan yansıyan ışık, tapınağın farklı noktalarında belirgin parlak bir iz, diğer yerlerde ise gölgeler bırakıyor. Binlerce yıldır bu izler pagan tapınağını aşındıramamış. Aslında etrafta görünmeden uçuşan rengarenk kelebekler, imparatorların ayak bastığı orijinal mermer zemine, duvarlardaki nişlere, Rönesans döneminin ustası Raffaello’nun mezarına, ayak izlerini bırakıyorlar. İstanbul’dan getirilen Meryem ana ve kucağındaki oğul İsa ikonasının kadim yakınlığını hissederken, İkarus’u andırır bir inançla oculusa yükselen kelebeğin hayalimdeki bir imge olmadığını hissediyorum.
Yağmurun yağmasını ve tanrıların gözyaşlarına dokunmayı istiyorum. Aklımdan çıkmaması için tapınaktan sırtım kapıya dönük çıkıyorum. Dairesel kubbe kapıdan o kadar yüksek ki, kendimi o denli küçük, tapınağı o denli görkemli hissediyorum. Tapınağın karşına geçip bakıyorum. Giriş kısmına Latince “magrippalfcostertivmfecit”(****) yazılmış olduğunu görüyorum. Anlamadığım bu kelimeye büyük anlamlar yüklüyorum. Yazının aslında binanın kim tarafından yaptırıldığını anlatır bir ifade olduğunu öğrenince şaşırıyorum. Anlamlar yükünden kurtulmak ister gibi etrafa dağılıyor ve ben yalnızca binlerce yıldır bu meydanda duran sessiz zarafeti, sokak sanatçıların yaptığı muhteşem müzikle izlemeye doyamıyorum.
07.08.2011’Roma
Sabiha
(*) Bütün Tanrıların Tapınağı
(**) Göz, görme gücü
(***) 43 metre
(****)“Lucius’un oğlu, Marcus Agrippa tarafından, 3. konsülünde yapılmıştır”